13 Nisan 2012 Cuma
Urla'da Kısa Bir Mola
bütün nisanlar içinde
denize bakan odamda
izmir'de geçen nisan
yıllar geçse
o leylak ayını unutamam
camı açsam
leylak kokuları gelirdi
leylak kokularına doğru giderdim
şurada burada dolaşsam
geç vakit eve dönerdim
bir yağmur yağardı
çisil çisil ince ince
karanlık merdivenlerde
ayaklarıma sürünen kedim
oturur beklerdim
ellerim düğmelerimde
leylak kokularından
her neyse aklımda kalan
Necati Cumalı
Necati Cumalı'nın ''İzmir'de Geçen Nisan'' adlı şiiri ne de güzel anlatıyor İzmir'de Nisan ayını. Şimdilerde o kadar leylak kokusu duymuyoruz belki ama bugün Nisan ayının İzmir'e ne kadar çok yakıştığını bir kez daha gördük. Doğanın canlanışı ve yeşilin tüm tonlarının arasına serpiştirilmiş bilumum diğer renkler ile içimiz açıldı. Baharın o mis kokularını da içimize çektik bol bol. Güzel havanın ve yemyeşil çimlerin keyfini çıkaran tavukları, inekleri, kuzuları görünce de aslında doğaya ne kadar büyük bir özlem duyduğumuzu anladık.
Sabah erken saatlerde önce pazarın yolunu tutmuştuk. Sadece küçücük Urla enginarlarını hayal ederek gittiğim pazarda çeşit çeşit, rengarenk, tazecik ürünleri görünce hangisini alacağımı şaşırdım. Ancak İstanbul'a dönüş yolunda taşıyabileceğimiz kadarını satın alıp aklım diğerlerinde pazarı terkettim.
İskele'de deniz kenarında bir tur atmazsak eksik kalırdı.
Öğle yemeğini biraz geç bir saatte de olsa Urla'nın meşhur yemeklerinin servis edildiği Beğendik Abi'de yedik. Burası Urla çarşısında bir esnaf lokantası. Girişte soldaki tezgahta sıralanmış zeytinyağlı ya da etli yemeklerden seçip sipariş veriyorsunuz ve hepsi oldukça büyük porsiyonlarda masanıza servis ediliyor.
Zeytinyağlı enginar dolması, çalkama adındaki bir tür mücver, Urla güveci, yoğurtlu şevketibostan yaprağı tezgahtaki çeşitlerden yalnızca birkaçı. Yemek üzerine de tatlı olarak Girit böreği ve kadayıflı muhallebi servis ediliyor. Lezzet ve porsiyonlar düşünüldüğünde oldukça ekonomik bir hesap ile lokantadan ayrılıyoruz. Çıkarken Handan Hanım bu yaz Alaçatı'da bir şube açacaklarının müjdesini veriyor ve Çeşme'de görüşmek üzere diyerek vedalaşıyoruz.
Ve zamanın ilerlemesiyle istemeye istemeye dönüş yoluna koyuluyoruz...
4 Nisan 2012 Çarşamba
Nihayet Bahar Yüzünü Gösterdi!
Bu sene İstanbul kara gerçekten doydu. Şimdiye kadar senede 1-2 kez kısa süreli kar yağışı diğer tüm sıkıntılarına rağmen keyif ve heyecan veriyordu ama ne olduğunu anlamadan da çabucak bitiyordu. Ama bu kış farklıydı. Geç başladı, uzun sürdü. Tam ''artık bu son kar herhalde'' diyorduk ki ardından kısa sürede her taraf tekrar beyaza bürünüyordu. Sonlara doğru oğlum bile hevesini kaybetmiş, ''yine mi kar başladı?'' şeklinde ilgisizliğini gösteriyordu. Ne de olsa eskisi gibi kar tatili de olmuyordu artık.
Karın lapa lapa yağışı, ağaçların karla kaplanması, etraftaki beyaz örtü insana farklı duygular yaşatıyor, huzur veriyor. Bir yerlere yetişme telaşı, trafik sıkışıklığı, yetersiz belediye hizmeti, kar lastiği ya da zincir takmaksızın trafiğe çıkan araçlar olmasa koca bir kışı böyle geçirmekte hiçbir mahzur görmüyorum. Ancak bu denli büyük ve plansız büyüyen bir şehirde bu pek de mümkün değil.
Hele Şubat tatilinde gittiğimiz İzmir'den dönüş sabahı İzmir'de ani bastıran kar nedeniyle havaalanının kapanıp uçuşların iptal edilmesi bu senenin olayıydı bizim için.
Neyse ki güneş tekrar yüzünü gösterdi, hava ısınmaya, ağaçlar çiçek açmaya, doğa uyanmaya başladı. Her mevsimin ayrı güzelliği var. Soğuk ve kasvetli havadan sonra güneşin parıldaması, yüzümüze vuran o ılık hava bu sefer de farklı bir heyecan vermeye başladı.
Böyle bir havada, özellikle de hafta sonu olunca tüm İstanbul kendini sokaklara, parklara, deniz kenarlarına attı. Biz de hem çok trafiğe girmeyip hem de güneşten bir süre faydalanmak için hafta sonu Fenerbahçe Parkına gittik. Havanın ısınması, bitki ve ağaçların çiçek açması, kuşların cıvıldaması, kedi ve köpeklerin güneş alan kıyı köşelerde keyifle uzanmalarını görünce ''nihayet bahar geldi'' diyebildik bu hafta sonu.
Şimdi ilk fırsatta İstanbul Lale Festivali kapsamında Emirgan Korusuna gidip bol bol fotoğraf çekmeyi planlıyorum.
Herkese güzel günler diliyorum...
Karın lapa lapa yağışı, ağaçların karla kaplanması, etraftaki beyaz örtü insana farklı duygular yaşatıyor, huzur veriyor. Bir yerlere yetişme telaşı, trafik sıkışıklığı, yetersiz belediye hizmeti, kar lastiği ya da zincir takmaksızın trafiğe çıkan araçlar olmasa koca bir kışı böyle geçirmekte hiçbir mahzur görmüyorum. Ancak bu denli büyük ve plansız büyüyen bir şehirde bu pek de mümkün değil.
Hele Şubat tatilinde gittiğimiz İzmir'den dönüş sabahı İzmir'de ani bastıran kar nedeniyle havaalanının kapanıp uçuşların iptal edilmesi bu senenin olayıydı bizim için.
Neyse ki güneş tekrar yüzünü gösterdi, hava ısınmaya, ağaçlar çiçek açmaya, doğa uyanmaya başladı. Her mevsimin ayrı güzelliği var. Soğuk ve kasvetli havadan sonra güneşin parıldaması, yüzümüze vuran o ılık hava bu sefer de farklı bir heyecan vermeye başladı.
Böyle bir havada, özellikle de hafta sonu olunca tüm İstanbul kendini sokaklara, parklara, deniz kenarlarına attı. Biz de hem çok trafiğe girmeyip hem de güneşten bir süre faydalanmak için hafta sonu Fenerbahçe Parkına gittik. Havanın ısınması, bitki ve ağaçların çiçek açması, kuşların cıvıldaması, kedi ve köpeklerin güneş alan kıyı köşelerde keyifle uzanmalarını görünce ''nihayet bahar geldi'' diyebildik bu hafta sonu.
Şimdi ilk fırsatta İstanbul Lale Festivali kapsamında Emirgan Korusuna gidip bol bol fotoğraf çekmeyi planlıyorum.
Herkese güzel günler diliyorum...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)