Bu sene İstanbul kara gerçekten doydu. Şimdiye kadar senede 1-2 kez kısa süreli kar yağışı diğer tüm sıkıntılarına rağmen keyif ve heyecan veriyordu ama ne olduğunu anlamadan da çabucak bitiyordu. Ama bu kış farklıydı. Geç başladı, uzun sürdü. Tam ''artık bu son kar herhalde'' diyorduk ki ardından kısa sürede her taraf tekrar beyaza bürünüyordu. Sonlara doğru oğlum bile hevesini kaybetmiş, ''yine mi kar başladı?'' şeklinde ilgisizliğini gösteriyordu. Ne de olsa eskisi gibi kar tatili de olmuyordu artık.
Karın lapa lapa yağışı, ağaçların karla kaplanması, etraftaki beyaz örtü insana farklı duygular yaşatıyor, huzur veriyor. Bir yerlere yetişme telaşı, trafik sıkışıklığı, yetersiz belediye hizmeti, kar lastiği ya da zincir takmaksızın trafiğe çıkan araçlar olmasa koca bir kışı böyle geçirmekte hiçbir mahzur görmüyorum. Ancak bu denli büyük ve plansız büyüyen bir şehirde bu pek de mümkün değil.
Hele Şubat tatilinde gittiğimiz İzmir'den dönüş sabahı İzmir'de ani bastıran kar nedeniyle havaalanının kapanıp uçuşların iptal edilmesi bu senenin olayıydı bizim için.
Neyse ki güneş tekrar yüzünü gösterdi, hava ısınmaya, ağaçlar çiçek açmaya, doğa uyanmaya başladı. Her mevsimin ayrı güzelliği var. Soğuk ve kasvetli havadan sonra güneşin parıldaması, yüzümüze vuran o ılık hava bu sefer de farklı bir heyecan vermeye başladı.
Böyle bir havada, özellikle de hafta sonu olunca tüm İstanbul kendini sokaklara, parklara, deniz kenarlarına attı. Biz de hem çok trafiğe girmeyip hem de güneşten bir süre faydalanmak için hafta sonu Fenerbahçe Parkına gittik. Havanın ısınması, bitki ve ağaçların çiçek açması, kuşların cıvıldaması, kedi ve köpeklerin güneş alan kıyı köşelerde keyifle uzanmalarını görünce ''nihayet bahar geldi'' diyebildik bu hafta sonu.
Şimdi ilk fırsatta İstanbul Lale Festivali kapsamında Emirgan Korusuna gidip bol bol fotoğraf çekmeyi planlıyorum.
Herkese güzel günler diliyorum...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder